//-->

Λctual Blog

Türkiyede iş hayatı

Türkiyede İş Hayatı

İş hayatı, geçmiş, gelecek falan filan.. 

Okulun köşesinde ki simitçi amca tezgahını açtu mu, bakkal ismail kepenkleri kaldırdu mu, asiye teyze öldu mu, emdi yürek yırtılur. İyi oldu dimi? Alper Tungayıda andık böylece.. Ama merak etmeyin, öyle yada böyle anlatmaktan yorulmaz bu parmaklar, siz dinleyin yeter. Biz oradan, buradan, şurdan bir yerlerden açarız kapıyı. 

Şu son zamanlarda, siyasi bir ayrıma yol açmak istemiyorum ancak, özellikle son 12 yılda.. Kabul etmek lazım. İş sektöründe önemli ölçüde gelişme var. Ben mi öyle düşünüyorum? Yanlışım varsa düzeltin.. Bir çoğunuz derki Türk Telekom satıldı, ya arkadaşım satıldıda, babamızın hayrına mı? Evet.. Eskiden hatırlayanlarınız vardır, ev telefonundan arama yapmak için anneden babadan izin alınırdı. Neden? Fatura tabiri caizse "kol" gibiydi de o yüzden. Peki ya şimdi? Gece 12'den sabah 7'ye bedava konuşuyoruz. Ayda 20 tl fatura ödüyoruz. Cep telefonu gibi yanımızda taşıyoruz. Bunlar durduk yere olmuyor gençler, özel sektörün önünü açıp rekabet ortamı yaratarak oluyor. İstihdam sağlanıyor. Cep telefonu firmalarıyla ve hat şirketleriyle mücadele etmek için yeni çağrı merkezleri kuruluyor, şirket büyüyor, iş imkanı sağlanıyor işsizler iş buluyor.. Yok savaş durumunda bilmem ne, geçin bunları. Devlet yönetiminide mi anlatalım yahu? Devlet bunun önlemini almaz mı sizce? Biraz araştırmacı olalım gözünüzü seveyim.. 

Eskiden nasıl mıydı peki? Bu milletin don lastiğini bile Koç Holding satardı. Her darbede herkes batardı, Koç Holding ve yandaşları nasıl oluyorsa yükselişe geçerdi. Kim bilir, belki onlarında bir payı, bir kazancı vardır bu işlerde. Günahlarını almayalım şimdi. Ama bana sorarsanız, KESİN VARDIR ARKADAŞ! 

İş verenlere..

Bu arada burdan iş verenlerede seslenmek istiyorum. Olur ya, fısıltımız belki bir çığlık olup uzar gider bir kaç kişiye. Lokal çalışmaya önem verelim arkadaşlar. Erdal Demirkıran bu fikri bana aşılamada büyük rol oynadı ancak adam haklı. Birazda onun deyimiyle.. Türkiye'de bir işçi alırken "Çay yapar mısın? Temizlik? Telefonlarada bakarsın dimi arada? Fotokopiler falan?" gibi gibi bir çok iş bekliyoruz.. Ama Avrupada öyle mi? Bir adamın işi bir kalemi masaya vurmaksa, bu işten başka bir şey yapmıyor ve bir bakıyorsunuz, bu adam bu işte dünyanın en iyisi olmuş. İşle lokal çalışma diye buna derler. Dikkat edelim, etmeyenleri uyaralım.

Esnaflarımız

Esnaflarımızada sahip çıkalım.. Trabzonlu bakkal İsmail abiye, manav Hayrettin Beye, Butik sahipi Ayşe Ablaya, hepsine sahip çıkalım.. Çıkalım ki, alıp verelim, ekonomiye can verelim. Küçük esnaf büyüsün, büyüsünde daha büyük işler peşine düşsün. Bakarsın yerine yenileri gelir, onlarda büyür. Onunda yerine yenileri elbette.. 

Trafik Çilesi

Trafik çilesine değinmeye dilim varmıyor. Nasıl değineyim arkadaş. Adam trafikte kamera görünce yok İstanbul felaket, ne yaptınız İstanbula, ne hizmet getirdiniz. Trafiğin hali şöyle trafiğin hali böyle. Ama akşam olunca kahvede üçüncü köprü karşıtı. Sen hizmeti destekle, bu dertler çözülür zaten hemşerim. Hizmetin iyisi kötüsü olmaz, hizmetin azını çoğunu, eksiğini eleştir, eleştirde bizde sana orada hak verelim. Bunlarda şaka veya lafta uydurma değil he. Gerçekten şahit oluyoruz. Mesela içlerinden bir anımı anlatayım hemen size..

Birgün bir akraba cenazesinde, aslında yakın zamanda, iftar yemeği veriyorlardı hayrına. Bizde yakın akrabalar olarak toplandık, gittik ilgilenmeye, yardımcı olmaya. Tanımadığım akrabalardan biri. Baktım siyaset konuşuyor, ah birde konuşabilse. Konuşamayacak olması zaten ortamından belli, cenaze evinde ne siyaseti yahu? Neyse, gelmiş diyor ki "Ben üçüncü köprüye karşıyım, ağaçlar kesilecek, yollar yapılacak, bu trafik yine aynı kalacak." Nasıl aynı kalacak pardon? İstanbul'un trafiği 1.000 yıldır aynı mıydı? Değişmiyor mu bu illet. Birincisi. Tabi biz lafa karışmadık, dedik abi siyasetin yeri burası değil. Daha sonra.. Birde baktık ki herif bayağı yakınımızmışta, uzun zamandır görüşmüyormuşuz. Ayrıca oturduğumuz evlerde yakınmış. Geri dönüşte ben bunların arabasına atladım, dedim evimize götürelimde bir misafir edelim. Evin önünde de 3-4 tane büyük uzunca ağaçlar var. Sık ağaçlar. Türünü bilmiyorum artık.. Binanın önünü bir hayli kapatıyor açıkcası. Yukarı çıktık, oturduk.. Kahveler geldi, büskevitler vs.. Laf lafı açarken, abimizin telefonu çaldı. Telefon çekmiyor.. Nedenini sorunca ağaçları gösterdim. Binanın önünü kapattıkları için sinyal düşük geliyordu gerçekten. Sestede çoğu zaman kesilmeler oluyordu. En üst katlarda öyle bir problem yok, ağaçlara kadar yalnızca. Dönüp demez mi? Ağaçların dibine tuz ruhu dökünde kurusun, ne gereği var ağacın burada, telefonlar çekmiyor, diye. Ya dedim insaf, bir kaç saat önce köprü için ağaçları kesecekler, yapmasınlar demiyor muydun? Ki böyle milyon dolarlık bir projede ağaç kesilmez, taşınır be kardeşim. Amaan...
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol